Osmanlı Coğrafyasına Yolculuk
Hadi bakalım Drama’nın içine bir dalalım, hâlâ pazar kurarlar mı bir bakalım…
Drama’nın içinde kurarlar Pazar
Kızlara yakışır şal ile şalvar
Vurun kızlar vurun vuralım
Bu gecedeki geceyi nerden bulalım?
Drama’da erkekler ayvayla hurma
Kızlara yakışır davulla zurna!
Drama, aslında Serez’in gölgesinde kalmış, Kavala ile Selanik’in arkasında. Tütün üretiminin merkezi. Şehirde daha girişte bir su bolluğu, Aya Varvara’nın cümbüşü sizi karşılıyor. Çok daha yukarıda Aggiti’nin kaynaklarından çıkıp gelen başka sular da var. Alistrati Köyü’ndeki Struma Nehri de bölgenin önemli su kaynağıdır. Aya Varvara, bir büyük su parkı, eski adıyla Karpuz Kaldıran. Etrafta kafeler, restoranlar. Drama halkının nefes aldığı, eğlendiği tam bir panayır mekânı. Kıyılarında tütün depoları ve tüccarların yalıları var. Nuh Bey, Parmaksız Hasan, su değirmeni…
Çarşıda biraz dolaştığınız, alıcı gözle biraz bakıştığınız zaman Osmanlı eserleri hemen olmasa bile meraklısına ben buradayım diyor; ama ne halde!
İlk meydanda Aya Nikola Kilisesi’nin aslında Bayezıd Camii olduğunu anlamak için biraz dikkat kesilmek gerekir. Hemen yanı başına uzanıp, biraz aşağılara indiğiniz zaman da civarda sadece geçenlerden değil ortaya çıkarıp görmek, resimlemek isteyenlerden de saklanmış bir manzara ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Önü dükkânlarla kapatılmış, set çekilmiş Osmanlı eserleri. Servili Arap Camii küçük şirin bir mescid ama önü sanki Mahmud Paşa Çarşısı.
Arkalarda, mahalle arasında kalmış diğerlerini yerli taksi şoförü anca bulabildi. Mehmed Halil Ağa Camii (Restorasyon tarihi 1805-1806) duvar resimleri bir zamanlar pek göz alıcı imiş, şimdi acil müdahale gerekiyor. Bir dönem iş yeri olarak kullanılmış, yıpratılmış.
Drama’nın cânım eserleri kâh bir çınar ağacının gölgesine sığınmışlar, kâh sokak arkalarında bırakılmışlar. Nerede o Evliya Çelebi’nin anlattığı, Osmanlı kaynaklarının yazdığı, Drama mübadillerinin, merhum Tahsin Banguoğlu’nun naklettiği Drama? Yesari Asım Bey’in, Dramalı Hasan Bey’in Drama’sı.
Akşamın erdiği, suların karardığı vakitte bu sefer her yerde yaptığımız fasıl geleneğimizi icra edecek halimiz kalmadı. Serhanende Bülent Katkak bu defa acı, ama gerçek teşhisi koydu ve aynen şöyle dedi:
“İşte Hocam; bu da Drama’nın dramı!...”
Yazar: Haluk Dursun
Fotoğraf: Bülent Katkak